Oyun Yazarları Serisi: Sahne

National Tiyatro, YouTube hesabında yayımladığı oyun yazarları serisinde Simon Stephens, In-Sook Chappel, Evan Placey, Alecky Blythe, Tanya Ronder, Suhayla El-Bushra, Ryan Craig, Lucy Kirkwood, Inua Ellams ve Dawn King gibi isimlerle yaptığı röportajlarda bu yazarların kendi yazma süreçleriyle ilgili yaklaşımlarını tiyatroseverlere sunuyor. Oyun yazmak niyetinde olan, hâlihazırda yazan ama çıkmazda olan ya da oyun yazmaya dair buna benzer birçok şeyi yaşamakta olan yazarlara faydalı olması dileğiyle.‌‌

Yazarlar serinin bu beşinci yazısında sahne yazımına nasıl yaklaştıklarına değiniyorlar.

Dawn King

Benim için sahne, eylem bütünlüğü içerisinde değişiklik gösteren bir özellik taşıyor. Hikâyenizi seyirciye anlattığınızda sahneniz, hikâyenizi öyle ya da böyle bir şekilde ileriye taşır, hikâye ya da karakterler ile ilgili yeni bilgiler verir.

Simon Stephens

Sahne, davranışın ortaya çıktığı, eyleme döküldüğü yerdir düşüncesi beni epey bir ilgilendiriyor. Bence sahneler, insanların davranışa dönüştürdükleri şeyler çevresinde oluşturulur. Bu davranışı harekete geçiren o arzuyu bulmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Mesela karakterler sahneye girdiklerinde istedikleri bir şey vardır ve sahneler de onların bu arzu ettikleri şeyi elde etme çabaları üzerine kurulmuştur. Ulaşmayı istedikleri şey belirli ve net olduğunda, bu benim işimi kolaylaştırıyor. Bu durum ille de görsellikle ya da dil ile ilgili değil. Bahsettiğim şey davranışın arkasında yatan psikolojiyle ilgili.

Tanya Ronder

Bir sahneyi yazmadan önce onu bir bütün olarak hayal ettiğim nadiren olur. Sahnelerin görselliğe dayalı olmasını ve meydana gelmesi gereken ya da söylenmesi gereken şeyleri geliştirip büyütmeyi seviyorum.

Dawn King

Sahnenin sonunda her şeyin baştaki gibi aynı kalmayacağını unutmamak gerekir ve bu da sahnenin bir etkisinin olup olmadığını anlamanın iyi bir yoludur. Eğer o sahnenin kayda değer bir özelliği varsa oyunda o sahne zaten yer alır.

Evan Placey

Her bir sahnemi yazarken, onları anlatan bir ya da iki satırdan oluşan yardımcı kartlar hazırlarım ve bu da o sahnenin neyle ilgili olduğunu anlamamı sağlar. Bu şekilde olduğunda her bir sahneye uzaktan bakıp: “Acaba hikâyemde eksik ya da sahnelere eklemem gereken bir şey ya da bitmemiş sahnelerim mi var? Ya da şu sahnedeki şu olay, buradakine çok benziyor ve bunlar oyunda aynı görevi yapıyor. Yani, aslında o sahnenin artık orada olmaması ya da daha sonra başlaması gerekiyor ya da o sahnede ifade edilmesi gereken şey oyunda zaten ifade edilmiş olabiliyor.” diyorum.

Inua Ellams

Provada sesli okuma yaparken, oyunculardan birinin biraz ayak dirediğini gördüğümde: “Sanırım burada yolunda gitmeyen bir şey var.” diyorum. “Ritim yavaşça ölüyor ve oyunun ritmini değiştiriyor. Bundan kurtulmak için bunu düzeltmek zorundayım.” Aynı zamanda dizeler de biraz zayıfladığında ve konuşma ritmi de birbirini tekrar eden bir hâl aldığında… ya da belirli bir sahnenin imgesi üzerine çok gidildiğinde… ya da o sahnenin ifade biçimi için yeni bir yol gerektiğinde ve oyun tekrar heyecan verici bir hâl aldığında birtakım şeyleri oyundan çıkarıp geriye nelerin kaldığına bakarım.

Dawn King

Alt metne bayılıyorum. Alt metin konusunda bana göre gerçekten başarılı olduğunuzun bir göstergesi izlediğiniz oyunda “Aa buradaki alt metin çok etkileyici, gerçekten harika!” dediğiniz andır. Alt metni oluşturabilmenin iyi bir yolu bulunulan ortamda o metin zaten var olup insanların hakkında konuşmadığı şeylerdir. Karakterleri belirli bir konuyu konuşmamaları yönünde oluşturmaya çalıştığınızda ya da o konuyu konuşmamalarına rağmen arka planda onu ortaya çıkaran sözler söylemeleri çok ilginç durumlar yaratabiliyor.

Lucy Kirkwood

Sahnenin neye hizmet etmesi gerektiği konusunda oldukça farkında ve bilinçli olduğum zaman yazma sürecim bazen kötü gidebiliyor. Çünkü o zaman sahne organik, kanlı canlı ve şaşırtıcı olmasından ziyade bir alışveriş listesine dönüşmüş oluyor.

Çevirmen: Sefer Dülger