“Tırnak İçinde Hizmetçiler”

Dirmit’e ilk rastladığım yerde, Ankara Sanat Tiyatrosu sahnesinde bu kez Tırnak İçinde Hizmetçiler oyununa konuk oldum. Dirmit ile yine bu sahnede tanışmış ve çok sevmiştim. Dirmit Kız’ı o kadar çok sevmiştim ki dayanamamış CerModern sahnesinde tekrar ve tekrar ziyaretine gitmiştim. CerModern’deki ilk seyir öncesi kendimi şanslı hissettiğim güzel bir an dahi olmuştu. Nezaket Erden’le ben ve Bilgesu Dördüncü Duvar yayını çekmiş ve Dirmit’in maceralarına tanıklık etmiştik. Dirmit için çok konuşurum ve onu çok seviyorum. Bende güzel hatıraları var ve şu kısa hayatımda seyrettiğim için kendimi şanslı hissettiğim çok az sayıda oyundan bir tanesi o. Böyle güzel bir bağ kurmuşken Tırnak İçinde Hizmetçiler oyununa eşlik etmemek olmazdı ve ilk fırsatta ve bildiğim kadarıyla Ankara’ya ilk uğradıkları anda oyuna gelmek istedim ve yolumuz 18 Eylül’de kesişti.

Yayında konuştuğumuz kadarıyla biliyordum. Tırnak İçinde Hizmetçiler oyunu için 4 tarafında seyircinin konumlandırıldığı ve 360 derece seyir imkânı tanıyan bir sahne düşünüyorlardı. AST için 360 derece olmasa da en azından 3 tarafında seyircinin yer aldığı bir düzen düşünmüşlerdi. Ben salon kısmında yer aldım, sahne üzerinde sağda ve solda yer alan konuklar da vardı. Keşke sahnede yer alsaydım diye bir şey geçmedi içimden, olduğum yerde memnun olarak seyrettim. Oyunda kullanılan sahne ve seyircilerin bulunduğu salon kısmında yer alan iki koridorda birer lamba uzanıyordu. Bu, ilgimi çekmişti ve sahnenin dışına çıkmaları hoşuma gitmişti.

Ben detaylara odaklanırken oyun çoktan başlamıştı aslında. Açılan bir perde yoktu ve biz yerlerimize geçerken dahi sahnede canlı kanlı oyuncular vardı. Ben bu tarz başlangıçları çok seviyorum; keskin çizgileri olmayan ve bizi öylece içine çeken oyunları.

Sonra hikâye başladı. Ara ara kendimi iç sesimle baş başa buldum. ”Şu nedir, bu ışık neden?” vesaire. Sonra adım adım oyun vücut buldu. Oyununun sihrini bozmadan ne diyebilirim bilmiyorum ama tanıtımında güzel bir cümle var. Şöyle diyor: “Bu iki kadın kim olduklarını bilemeyecek hâle geldikleri bir oyunu sürdürmeye devam ederken, kaçmak istedikleri kendileri ile yüzleşmek zorunda kalırlar.” Sanırım bundan daha iyi özetlenemezdi. Oyun katmanlı bir yapı içinde çok güzel kurgulanmıştı. Ben tercihen baştaki oyunun bir miktar daha uzamasını isterdim. Gerçi tam olması gerektiği yerde film koptu ve zaman zaman her insanın kendini bulduğu varoluş sancıları ile başka bir boyuta geçtiler.

Oyunun devamında baştaki karakterlerden soyunan çiftimiz bu kez batan yerleri temizlerken oyundaki rolleri üzerine bir konuşmaya daldılar. Bu sırada ben oyunda acaba roller değişse ve bu oyun iki versiyonda oynansa nasıl olurdu diye çok düşündüm. Oyuna bir bütün olarak baktığımda Nezaket Erden ile Pınar Güntürkün arasında bariz bir oyunculuk farkı vardı ve sanki bu oyun Pınar Güntürkün için yazılmış gibiydi. Kişisel olarak küçük dans figürlerinde dahi Nezaket Erden’i Dirmit olarak gördüm ve bu bakıştan kendimi alamadım. Tabii ki kendi düşüncem bu ama Dirmit’i izliyor hissi bu oyunu takip etmekte zorladı beni. Belki de kişisel bir bağ kurmuş olmam ve gözümün onu arıyor olması da bir sebep olabilir.

Bir odada duran su kovası, ara sıra bazen de sık sık yere tükürmeleri oyunu gerçeğe yaklaştıran güzel detaylardı. Telefondaki konuşma, ”Ne yapıyorsunuz?” sorusuna verilen cevap ve Nezaket Erden’in ağlamaklı hâli görülmeye değerdi. Tiyatronun günümüz şartlarındaki hâli çok güzel resmedilmişti ve güzel mesajlar vardı. Umarım Nezaket’i oyunda ağlatan sorunlar çok çabuk geçer…

Oyundan beklentim çok yüksekti, yine bir başyapıt bekledim ama dilediğim gibi olmadı. Oyun sonrası bir puanlama şansım olsa 10 üzerinden 5.8 puan verme hakkımı kullanırdım dedim ve nedeni o anki deneyimime dayanarak şöyle açıklayayım: Oyunun oynandığı sahne Ankara için İrfan Şahinbaş Sahnesi olmalıydı. AST için kurulan düzenden daha iyisi yapılamazdı belki ama İrfan Şahinbaş Sahnesi’nde bu oyun daha keyifli olurdu diye düşündüm. Dirmit karakterini görüyormuş hissine kapılmam ve oyundan zaman zaman kopmam beni oldukça etkiledi ve temel olarak Nezaket Erden’in performansını belki de acımasız bir şekilde eleştirdim oyun boyunca. Ve benim için önemli bir kriter, “Bu oyunu bir daha izlemek ister miyim?”, buna da net bir şekilde evet diyemiyorum, bir kez seyredince doydum çünkü.

Yeni oyunlarda görüşmek üzere…

Ve unutmadan, bahsi geçen DD yayını hemen altta yer alıyor.