DD:S7E15 Fehmi Karaarslan, 'Gerçekliği Bükmek' ve Bir Var Olma Hikâyesi: "Gomidas"
Fehmi Karaarslan’la Eskişehir’de İngilizce-Fransızca Öğretmenliği okurken amatör olarak yaptığı ve ‘kendini ifade etmenin en iyi yolu’ olarak gördüğü tiyatro pratiğinden başlayarak Fransa’da Tiyatro eğitimi almaya uzanan yolculuğuna; oyunculukta derinlemesine metin analizi ön koşulundan dünya kültüründe iz bırakmış bir sanatçı olan Gomidas Vartabed’in var olma hikâyesinin dile geldiği ve Lusavoriç Korosu eşliğinde etkileyici bi’ performansla seyirciyle buluşan oyunu Gomidas’a dair oldukça güzel bi’ söyleşi gerçekleştirdik.
1. Anadolu Üniversitesi’nde İngilizce-Fransızca Öğretmenliği okurken Eskişehir’de amatör olarak tiyatro yapmaya başlıyorsunuz; o süreçte turizmde de çalışıyorsunuz ve tanıştığınız bir Fransız oyuncu kariyer planınızda bir dönüm noktası yaratıyor; o günleri hatırladığınızda tiyatro yapmak sizin için ne anlama geliyordu ve nasıl beklentilerle Fransa’ya tiyatro okumaya gittiniz merak ediyorum doğrusu.
2. Bi’ söyleşinizde ‘tiyatro, oyuncu sanatıdır’ demiştiniz; buradan yola çıkarak oyuncunun metni içselleştirdiği süreçte dramaturji bilgisinin rolünü sormak isterim.
3. Son yıllarda adını çokça duyuran ve sizin oyunculuk marifetinizi her anlamda seyirciye hissettirdiğiniz Gomidas özelinde de konuşalım isterim; öncelikle metinle buluşma hikâyenizi duymak isterim; sonrasında tek kişilik bir oyunda öyküsel anlatımın ötesinde performatif olarak -ki sizin de çokça vurguladığınız fiziksel tiyatronun da etkisiyle- oyuna kattıklarınızı, yazarı/yönetmeni aynı olan bi’ eserde o karaktere can veren kişinin yaratım sürecinde alabildiği inisiyatifleri sormak isterim.
4. Son 18 senesi akıl hastanesinde hiç konuşmadan geçen bir sanatçının sessizliklerini de dile getirirken oyundaki o çok sesliliği Lusavoriç Korosu eşliğinde vermek fikrini de sormak isterim; yönetmen Ahmet Sami Özbudak’ın bu noktadaki gerekçesini konuşabiliriz ve de ekibe bu hayali inandırma sürecini.
5. Yine Gomidas özelinde hem Türkçe hem Fransızca sahnelediğiniz bu oyunda zihnen diller arası geçiş sürecini nasıl yönettiğinizi konuşalım isterim; dile olan hâkimiyetiniz aşikâr ki 10 yıla yakın o ülkede yaşamışlığınız da var; her ne kadar aynı metin olsa da gerek dilin yapısal farklılıkları; izleyenin kültürel geçmişleri ön hazırlıkta sizi nasıl etkiledi?
6. Yine bi’ söyleşinizde dile getirmiştiniz yaratıcılık için Jacques Lecoq’un ‘toprağı çapalamak, havalandırmak önemli; gerektiğinde onlar hazır olacak, bir tohum ekeceksin ve sana ağaç verecek’ dediğinden; peki siz farklı disiplinlerden de beslenen geçmişinizle kendi özgünlüğünüz üzerinde okuduğunuz/izlediğiniz oyunların etkisini nasıl görüyorsunuz?
7. Yıllardır sahne üstünde olduğu kadar ekranda da oyunculuğunuzu görüyoruz; bu noktada sizin kesin bi’ ayrımınız var ve bu iki üretim alanının gerektirdiği oyunculuğun farklılığına vurgu yapıyorsunuz; özellikle mesleki tatmin açısından sizde yarattığı farklılığı konuşalım isterim.
8. Bizim yayın adımız da olan dördüncü duvar kavramına bakış açınızı sormak isterim.
Kendisine bu hoş sohbet için çok teşekkür ederiz.